Çalışma Ortamının Sizi Rehin Aldığı Hissiyle mi Yaşamak istersiniz Huzur Verdiği Hissiyle mi

Çalışma Ortamının Sizi Rehin Aldığı Hissiyle mi Yaşamak istersiniz Huzur Verdiği Hissiyle mi
Çalışma Ortamının Sizi Rehin Aldığı Hissiyle mi Yaşamak istersiniz Huzur Verdiği Hissiyle mi
Bİ REKLAM ARASI :) MBT Teknoloji

Profesyonel Yaşam ve İş Hayatı Üzerine…

Çalışma Ortamının Sizi Rehin Aldığı Hissiyle mi Yaşamak istersiniz
Huzur Verdiği Hissiyle mi ?
Bu yazı sonucunda bir karara varacağız 🙂
Değerli Okurlar;
Uzun yıllar profesyonel yaşam içerisinde bulunduktan, Yüksek Lisans süresinde eşsiz bilgi hazinesini hap bilgiler şeklinde bizlere sunan değerli hocamız Dr. Alper BİLGİN’den hayatım boyunca unutamayacağım Profesyonel Yaşam derslerini iş hayatında kazanıma dönüştürmeye çalışarak son 10 senemi farklı Uluslararası firmalarda danışmanlık, yöneticilik yapıp bu konuda bir çok eğitime katıldıktan sonra yüzlerce mesleki yazılarımın yanında Profesyonel yaşam üzerine tespitlerimi de kaleme almanın ve eğer beğenirseniz zamanı geldiğinde bu notları derleyip değerli dostum üstat Sn. Selçuk GÜLTEN’in ciddi baskı ve destekleriyle uzun vadede kitap haline getirmek suretiyle bir hayalimi daha gerçekleştirmenin ilk adımlarını atmış olmanın mutluluğunu sizler ile paylaşarak başlamak istiyor ve konuya giriş yapıyorum 🙂 Umarım bu yazının sonunda herkes kendi ile ilgili bazı fikirler elde eder. Sonucu yazarsanız sevinirim 🙂
Konumuz : Profesyonel yaşam içerisinde tanıştığımız ve halihazırda birlikte zaman geçirmek zorunda (ya da durumunda) kaldığımız insanlar ile olan ilişkilerimiz ve bu ilişkiler sonucunda birlikte geçen süreler hakkındaki düşüncelimizdir. Yani bu yazı sonunda şu kararı vereceğinizi düşünüyorum.
– Çalışma ortamınızda mutlu musunuz? (Dolayısıyla huzurlu bir iş ortamınız mı var)
– Çalışma Ortamında Mutsuz musunuz? (Dolayısıyla huzursuz bir iş ortamınız mı var)
Bu cevap ile birlikte şunu da netleştirmiş olacağız.
– Çalışma ortamındaki mutluluğa ya da mutsuzluğa katkım ne oranda?
Meslek Mali Müşavirlik olunca hesaplamalar ile devam etmek de kaçınılmaz oluyor diyebiliriz 🙂  Zorunlu durumlar dışında Cumartesi çalışılmamasını savunan biri olarak 1 haftanın hesabını 5 gün üzerinden yapacağım ki Cumartesi çalışılmasının faydaları ve zararları başlıklı farklı bir yazımda da bu konuyu ayrıca irdeleyeceğim. Cumartesi Pazar tatil olan bir iş yerinde ayda ortalama 23 günlük bir çalışma öngörebiliriz bu 23 günlük sürenin 1 ay içerisinde azımsanamayacak kadar önemli bir ağırlığının olduğu da yadsınamaz bir gerçek olarak önümüzde dursun.
Peki Size bir soru : Bu 23 günün kaç saatini iş ortamı dışındaki insanlara kaç saatini hayatta en sevdiğimiz, değer verdiğimiz insanlar ile geçiriyoruz? Bu konudaki asıl sorulardan birinin bu soru olduğunu düşünüyorum. Bu soruyu şimdilik unutmayalım 🙂
Hesaplamaya yardımcı olayım. Cumartesi Pazar çalışmayan kurumsal ya da kurumsallaşma yolunda olan iş kanunu çerçevesinde hareket eden bir firma düşündüğümüzde haftalık 45 saat çalışmayı 5 günde doldurduğumuzu düşünürsek 45/5=9 ve 1 saat öğle arası eklediğimizde 10 saat zorunlu olarak bir şirkete ve çalışma arkadaşlarına bağlı bir şekilde çalıştığımız gün gibi ortadadır.
24 saat içerisinde 10 saat azmış kalan süre de sevdiklerime kalıyor, demek ki çalışma arkadaşlarıma çok da ihtiyacım yok diye düşünebilirsiniz fakat hiç birimiz zombi de değiliz 🙂 Kaldı ki hiçbir işveren ya da aklı selim İnsan Kaynakları görevlisi bir zombiyi İşe almaz 🙂 demek ki uykuya da ihtiyacımız var dostlar. Bilimsel araştırmalara göre 25-55 yaş aralığındaki bir insanın ki eğer sağlıksal bir sorun yok ise ben (Genç arkadaşlarımız ve üstatlar kızmasın istisnalar kaideyi bozmaz ve genel durumdan bahsediyorum ? ) 25 – 55 yaş aralığını en verimli çalışma zamanı olarak değerlendiriyorum. Bu yaş aralığı için ortalama ve sağlıklı bir uyku sürecinin 7-9 saat olduğu tavsiye edildiğini ele aldığımızda ve (ortalamasını 8 saat aldığımızda ) buna ek olarak metropollerde işe gidiş geliş ortalama süresinin 2 saati bulduğu gerçeğini de değerlendirdiğimizde (şanslıysak 1 saat) sonuca doğru ilerlerken iş toplamaya kaldı diyebiliriz ? 10+8+2=20 Saat/Gün ve bir günün toplamda 24 saat olduğu gerçeği de ortadayken 23 gün boyunca diğer tüm işlerimizi bir kenara koyduğumuzda sadece 4 saatlik bir süre hayatımızın olmazsa olmazlarına, o olmazsa yaşayamamlarına, annemize, babamıza, sevgilimize, çocuğumuza, aile büyüklerimize kalıyor ki bu da bizlere en verimli ve ciddi zamanımızın çalışma ortamında ve bu ortamda yer alan kişiler ile geçirdiğimiz gerçeğini net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Bu hesabı neden yaptım sorusuna gelecek olur isek; Öncelikle hayatımızın gerçeklerini görmenin, bu gerçekler çerçevesinde planlamalar yapmanın günümüz dünyasında öneminin çok büyük olduğu malumunuz.
Bu hesaplama bize şunu açıklıyor dostlar:
Eğer iş yerinde mutsuz isek, çalışma ortamındaki arkadaşlarımızı görmek bize zul geliyor ve huzurlu bir iş ortamımız yok ise hayatımızın olmazsa olmazları sevdiğimiz değer verdiğimiz ve iş çıkışı yanına koştuğumuz kişiler bu açığı ve bu psikolojik yıpranmışlığı kalan küçük sürede kolay kolay tamamlayamayacaklardır.

Sonra gelsin çağımızın en kolay başvurulan ilaçlarından antidepresanlar ☹ ve bu sorunların özellikle ekip çalışması gerektiren işlerde “ben tam bir profesyonelim, bu nedenle kimseye ihtiyacım yok” gibi her şeyi halledeceğini düşündüğünüz üstü süslü altı boş cümleler ile de halledilemeyecek kadar önemli sorunlar olduğu da unutulmamalıdır.
Çalışma ortamındaki insanlara tahammülsüz olmak, bilinç altındaki artık mesai bitsin de gideyim düşünceleri, vay efendim en güzel gün Cuma akşamıdır :), pazartesi sendromları gibi söylemlerinin de devamlı dillendirilmesi, sorunlu bir iş ortamının en önemli tanımlayıcısı olarak gördüğümü de ayrıca belirtmiş olayım.
Peki bu kadar değerli ve uzun süreleri daha verimli geçirmenin, yaptığımız işin yanında bir ufak çay kahve molası verdiğimizde bir dost sıcaklığını bulabilmek için karşılıklı neler yapılabilinir? Tabi ki bunu arttırmak ve listeyi uzatmak mümkün ancak ben birkaç tanesini aşağıda sıralayayım:
– Empati her sorunun kilidi olduğu gibi bu sorunları da açmanızdaki en önemli
anahtarlardandır. İşveren ve çalışma arkadaşınız bir sorun yaşadığında, bir sorun ile karşılaştığında, bir hata yaptığında, bir konuda tepkisini ortaya koyduğunda ya da çok istediğiniz bir şey için “HAYIR” dediğinde ilk yapmamız gereken empati kurmak olmalıdır.
Empati kurduğunuzda karşı tarafın bakış açısından olaylara daha kolay bakabildiğinizi ve aslında bu sorunun oluşmasındaki alt nedenleri net bir şekilde ortaya koyabildiğinizi göreceksiniz.
– Günaydın 🙂 Evet her sabah işe geldiğinizde içten sıcak bir GÜNAYDIN! Güne güzel
başlamanıza ve verimli bir günü karşılamanızda çok önemli bir anahtardır. Tabi ki İyi Akşamlar, Afiyet Olsunları da ekliyoruz. Ben yıllardır kullanırım daha bir yanlışını görmedim:)
Hatta amannnn her sabah her sabah 8 karakterlik “GÜNAYDIN” onun üzerine hafif bir gülücük çıkarma cok değil mi diyenlerdenseniz o durumda olanlar için de bir tiyo vereyim diyelim ki karşıdan çalışma arkadaşınız geliyor ya da masasında oturuyor ve masa size uzak bu durumlarda “NAYDIN” derseniz bile 🙂 gelen cevap “GÜNAYDIN” olacaktır miyop ise gülücük yerine tonlama ile de bu işi halledebilirsiniz 🙂 Tabi Sıcak Bir Günaydının yerini tutmayacağı da aşikar 🙂
 – Rica Etmek : Konum gereği üst pozisyonda olsanız dahi bir şey isterken rica etmek karşı
tarafın kendini daha iyi hissetmesine ve istediğiniz işe daha hızlı ve kolay odaklanmasına sebep olacağı gibi, nezaket kuralları içinde bir davranış olduğunu da unutmamak gerekir.
– Yaptığımız işi severek yapmak : Çalışmak zorunda olmayan ya da maddi
gücü olup çalışmak istemeyenler için genel olarak bir sorun olmasa da 🙂 eğer çalışmak zorundaysak veya çalışmadan yaşayamam diyenlerdensek burada da aşağıdaki iki önemli nokta sorunların temelini oluşturabilir.
1- Bir işi sadece para kazanmak için yapıyor olmak,
2- İş tatmininin olmaması.
Bu iki koşuldan biri ya da ikisi birden çalışanda mevcut ise yaptığımız işten verim beklemek ve mutlu olmak da biraz hayalcilik olacaktır. Güzel bir söz vardır çok severim ve değer veririm. “Bir insanın sahip olabileceği en büyük Hazine, Tutku ile yaptığı bir iş için ona para ödeniyor olmasıdır.”
BAŞKA NELER YAPABİLİRİZ:
– İş arkadaşınıza karşılık beklemeden iyilikler yapın. Çok çıkarcı biriyseniz de bir tiyo
vereyim bunları yaparsanız fazlasıyla karşılığını alacaksınız 🙂
– İşvereninizin ve çalışma arkadaşınızın Zor durumda kalacağını fark ettiğiniz anda işiniz olsa da olmasa da desteğe koşmaktan çekinmeyin. Merak etmeyin üzerinize yapışmaz 🙂  başka bir zaman bunu işinizmiş gibi sizden istemeye başlar ise o zaman o an yardım etme nedeninizi uygun bir dille anlatabilirsiniz. İşim yetişmiyor yarım saat mesaiye mi kalıyorum diyorsunuz. Varsın yarım saatiniz gitsin psikolojinizden değerli mi?
Ogle yemeklerine çalışma arkadaşlarıyla birlikte gidin ya da ofiste yiyorsanız ayrı
yememeye ve o zamanları serbest zaman olarak kullanmaya özen gösterin. Yemek vakitlerinin iş günü içerisinde en önemli deşarj olma ve rahatlama zamanları olduğunu unutmayın. Ayda 2-3 gün acil işler olduğundan hızlı yemek yemeniz büyük sorun olmayacaktır ancak bu genel bir durum ise bunu da ayrıca sorgulamak gerektiğini unutmayın.
Espri yapmaktan, Gülmekten Çekinmeyin. Yerinde ve zamanında olmak kaydıyla 🙂
– 9 saat aralıksız çalışmak pek de mümkün olmadığı ortadadır. Yukarıda da belirttiğim gibi Ufak Çay, Kahve molaları verin ve kısa da olsa verimli molalarınız olsun. Tabi bu molalar makul, işin genel seyrini aksatmayacak ve makul olması kaydıyla ?
Canınızı sıkan işlerde yardım isteyin, yardım edin ve en sorunlu işleri ilk sıraya alın yoksa her zaman kafanızda soru işareti bırakmaya devam edecektir. Sorunlu işleri önce yapın ve kenara atın önemli olan zihninizi devamlı meşgul eden şeylerden mümkün olduğunca kısa sürede uzaklaşmaktır.
Bu ve bunun gibi sizi ve iş ortamınızı rahatlatacak şeyleri yaptınız ve bazılarını halen kazanamadınız mı? Sizler de biliyorsunuz ki bazı vakalar bu yazının dışında kalacaktır ve iş yerindeki değerli sürelerini iş ortamına rehin vermiş olacaktır yani herkesi kazanamazsınız ancak bunları yaparak kazanacağınız 1 ya da 2 mesai arkadaşınız bile iş ortamınızı güzelleştirmeye, iş veriminizi artırmaya ve mutluluğunuza mutluluk katmaya yetecektir. 
Bu arada işverenlerinizi veya yöneticilerinizi kazanmak konulu ayrı bir yazı yazacağım şimdi işverenime veya yöneticime şunları bunları yaptım “Sen Hayırdır” dedi diye bana yazılar gelmesin 🙂 Unutmamalıyız ki her durumu özelinde değerlendirmeli ve buna göre davranmak zorundayız 🙂
Sonuca doğru giderken yukarıdaki listeye eminim ki sizler de eklemeler yapabilirsiniz ve her işyerinin her ortamın farklı dinamikleri olduğundan yola çıkarak bunları baştan tespit edip buna göre davranmak, sorun yaratacak şeyleri tespit ederek bu sorunların oluşmaması için baştan çözümler bulmak, ekip arkadaşlarının bir birini gereksiz yormaması ve en önem verdiğim sevgi diliyle bir birlerine hitap etmeleri olmazsa olmazlardandır.

Tabi ki sıkıntılı anlar yaşanacaktır, tabi ki tartışmalar olacaktır, tabi ki yanlış anlaşılmalar olacaktır tabi ki “HAYIR” diyeceğiniz anlar olacaktır ki demeniz gerektiğinde de doğru zamanda ve doğru şekilde “HAYIR” demek iş ilişkilerinde oldukça önemli bir husustur. Tabi ki her zaman ki gibi doğru zamanda, Profesyonelce ve Kibarca 🙂 Unutmamak gerekir ki karşınızdakiler sizi seven bir okul arkadaşınız ya da sevgiliniz, anneniz, babanız yani nazınızı çekmekle mükellef hissettiğiniz kişilerden değil, para kazanmak için toplaşıp ekonomi içerisinden pay kapmaya çalışan nazınızı çekmekle mükellef olmayan kişilerden oluşuyor 🙂

Gelelim Yazımızın başındaki soruya 🙂
İnteraktif olmasını istediğim nokta da tam olarak burası.
Bu bilgiler ışığında hayatınızın bu kadar önemli zamanlarını birlikte geçirdiğiniz ve uyku dışındaki zamanlarınızın büyük hissedarlarına bu değerli süreleri rehin mi vereceksiniz? Yoksa Profesyonel Yaşam ile sevgi dilini bir arada kullanıp iş ortamından yeni dostluklar çıkarıp sırtınızı rahatlıkla dönebileceğiniz değerler mi çıkaracaksınız?
Karar Sizin…
Paylaşımın altına yorumlarınızı bekliyorum 🙂
Yazıyı Beğendiyseniz Beğeni işaretlerinizi ve paylaşımlarınızı , Çok Beğendiyseniz Kalbi, Hiç beğenmediyseniz kızgın ifadeleri (ne attıysak yukarıda ? ) kullanabilirsiniz 🙂
Profesyonel yaşam üzerine diğer yazılar için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz.
https://muhasebebilenler.com/?s=Profesyonel+Yasam
https://www.facebook.com/MaliMusavirSerkan

Ana Sayfa – Newspaper

Sevgi Diliyle, Huzurla, Mutlulukla Kalın ve Şimdilik Hoşcakalın…
Saygılarımla
S.M.Mali Müşavir
Serkan ATASOY
Bİ REKLAM ARASI :) MBT Teknoloji
Paylaş
Önceki İçerikKOOPERATİFLERDE HİSSE DEVRİ NASIL YAPILIR?
Sonraki İçerikE Defter Hakkında Bilinmesi Gereken Hap Bilgiler
Serkan ATASOY Kimdir: 1981 Ardahan Doğumlu olan Kurucu Yöneticimiz Mali Müşavir Sn. Serkan ATASOY (Çok soran oluyor diye yazalım soyadı değişikliğine gitti yani birçoğunuzun yakından tanıdığı Nam-ı diğer Serkan TAVŞAN) Grubumuzun Kurucu Yöneticisidir. 14.09.2007 de hayal ettiği mesleğin önemli bir eksiği olarak gördüğü, yardımlaşma, birlikte mücadele, meslektaşı ayrışmadan uzak tutup, paydayı sadece meslek ve meslektaş alacak bir anlayış ile meslektaşın bir arada kalmaktan mutlu olabileceği, aslında herkesin çalışma ortamlarında dertlendiği konularda yalnız olmadıklarını görebileceği, Anadolu tabiriyle damdan düşenin halinden damdan düşen anlar diye düşünerek mesleki yardımlaşmayı artırmayı hedeflediği hikaye bugün bu ortalama 150-200.000 civarı meslektaşa (Site, Facebook Grup, Sayfalar, İnstagram, Twitter, Linkedin, Youtube derken ) dokunanan bir oluşum haline gelmiştir. 2008 Yılından beri Mali Müşavirlik yapmakta olan Sn. ATASOY Yüksek Lisans Mezunu olup, Sırası ile Muhasebe Bürosu sonrası farklı sektörlerdeki Kobi ve Büyük Ölçekli firmalarda yöneticilik yapmış ve çok uzun yıllardır Uluslararası firmalar ile çalışmaktadır. Mesleki Mücadelesinde felsefesini sorduğumuzda ise şöyle açıklamaktadır: Bizler Mesleğimizi icra ederken müşterilerimizin işlerini canhıraş şekilde yapıyor belki de kendimizden tavizler veriyor ve genelde maalesef ki günü kurtarmaya çalışıyoruz. Aslında müşterilerimizin işleri dışında biraz da icra ettiğimiz mesleğimizin mücadelesinin içinde olup emek sarf edebilirsek ve bunu hep birlikte yapabilirsek o zaman önümüzde hiçbir güç duramayacaktır. Unutulmamalıdır ki eğer bu meslek olmaz ise biz bu müşterileri bulamaz ve bu paraları kazanamayız evet müşterilerimize gereken hizmeti mesleki etik kurallar ve gerektiği kadar vereceğiz ama sadece bunu yapar çekilir ve mesleki mücadeleden uzak durur isek zaman içerisinde yapacağımız bir meslek de kalmayacaktır. Düşüncesinin devamında her geçen gün büyüyen bir grup ile güçlü meslek ve güçlü meslektaş hayaline her geçen gün daha da yakınlaştığını düşünüyor ve daha güzel günler için tüm meslektaşları büyük küçük demeden mücadeleye davet ediyor. https://www.twitter.com/serkan__atasoy https://www.facebook.com/serkantavsan https://www.instagram.com/serkan__atasoy