MÜCBİR SEBEP HALİNİN ZAMANAŞIMI UYGULAMALARINA ETKİSİ
Mücbir sebep, genel olarak kişilerin iradesi dışında meydana gelen öngörülmeyen ve öngörülemeyen veya öngörülse dahi her türlü imkan ve araca rağmen önlenemeyen olaylar olarak nitelendirilebilir. Mücbir sebep dışsal karakterli olup, mükellef açısından kusurluluğu ortadan kaldırır. Mücbir sebeplerle karşı karşıya kalan kişi bu olaylardan kaynaklanan çok ciddi sıkıntılar hatta çoğu zaman imkansızlıklar içine düşebilir. [1]
Mücbir sebebin en belirgin özelliği, kişinin iradesi dışında meydana gelen kaçınılamaz ve karşı konulamaz bir olay olmasıdır. Danıştay’a göre, mücbir sebepler, “insanın iradesi ve ihtiyarı dışında meydana gelen tesadüfi olaylardır.” Bu olayların meydana gelmelerinden önce bilinmeleri mümkün olmadığı gibi, meydana geldikleri zamanda giderilmeleri de ilgilinin iradesine bağlı değildir. Mücbir sebebin vergiye ilişkin ödevlerin yerine getirilmesini engelleyecek nitelik ve ağırlıkta olması gerekir.[2]
Mücbir sebep halinin zamanaşımı uygulamalarına olan etkisi, tarh ve ceza zamanaşımı açısından farklılık göstermektedir.
- a) Tarh Zamanaşımı Yönünden
Tarh zamanaşımı mevzuusu, VUK’un 114. maddesi ile düzenlenmiştir. Buna göre: “Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar.”
VUK’un 15. Maddesi ise, 13. Madde’de yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin varlığı halinde, bu sebep ortadan kalkıncaya kadar sürelerin işlemeyeceğine ve bu durumda tarh zamanaşımının duracağına ilişkin düzenlemeler ihtiva etmektedir.
Örneğin, 22 Kasım 2007 Tarihinde, Kurumlar Vergisi mükellefi (X) Limited Şirketinin ticari ikametgahının bulunduğu iş merkezinde çıkan yangının etkilerinin 30 Kasım 2007 Tarihinde son bulduğunu varsayacak olursak bu durumda, vergi kanunlarında belirtilen süreler, VUK’un 15. Maddesi gereğince 22-30 Kasım Tarihleri arasında 8 gün süre boyunca ilgili mükellef açısından işlemeyecektir. Bununla birlikte, 2007 takvim yılı için 31.12.2012 Tarihinde sona erecek olan tarh zamanaşımının, 8 gün uzayarak 08.01.2013 Tarihinde tamamlanacak olması da yine VUK’un 15. Maddesi’nin bir gereğidir.
- b) Ceza Zamanaşımı Yönünden
VUK’un 374. Maddesi “Ceza Kesmede zamanaşımı”nı düzenlemektedir. Söz konusu madde, aşağıda yer alan sürelerin geçmesinden sonra ceza kesilmeyeceğini ifade etmektedir:
“1) Vergi ziyaı cezasında cezanın bağlı olduğu vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın birinci gününden; 353. ve mükerrer 355. Maddeler uyarınca kesilecek usulsüzlük cezalarında, usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlayarak 5 yıl[3]
2) Usulsüzlükte, usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlayarak 2 yıl;
Ancak 336. Madde hükmüne göre vergi ziyaı cezası ile usulsüzlüğün birleşmesi halinde kesilecek ceza, vergi ziyaı cezası için belli edilen zamanaşımı süresi içinde kesilir. Bu süreler içinde ceza ihbarnamesi tebliğ edilmekle zamanaşımı kesilmiş olur.”[4]
Mücbir sebep nedeni ile işlemeyen sürelerin tarh zaman aşımı süresine ilave edilmesinin gerekliliği, VUK’un 15. Maddesi ile hüküm altına alınmışken, ceza zamanaşımı açısından böyle bir durum söz konusu değildir. Bir başka anlatımla, mücbir sebep nedeni ile işlemeyen süreler de ceza zamanaşımı süresine dahildir.
Ceza zamanaşımını kesen tek durum, ceza kesme zamanaşımı süresi içerisinde ilgiliye ceza ihbarnamesinin tebliği edilmiş olmasıdır.
Saygılarımla,
Eda KAYA
SMMM
İşletme Bilim Uzmanı
[1] KIZILOT Şükrü – ŞENYÜZ Doğan – TAŞ Metin – DÖNMEZ Recai, Vergi Hukuku, Yaklaşım Yayıncılık, Ankara, Ekim 2006, s. 211.
[2] Dnş. 7. D.nin, 4.12.1985 gün ve E:1984/4380-K:1985/2889 sayılı kararı.
[3] 114. madde’nin 2. fıkrası hükmü ceza zamanaşımı için de geçerlidir.
[4] Bkz. ÖZBALCI, age, s. 991.