Alacaklarında Tehir Uygulaması
1- Tehir Kavramı
Tehirin kelime anlamı sonraya bırakma, geciktirme, ertelemedir. 6183 sayılı kanunun 49’uncu maddesi, idareci tecil edilmiş bir amme alacağı hakkında yargı organlarınca yürütmenin durdurulması kararı verilen hallerde yapılacak işlemi düzenlemektedir.
Madde metni aynen aşağıdaki gibidir.
İcranın kaza mercilerince tehiri: (1) Madde 49 –
İdarece tecil edilmiş bir amme alacağı hakkında kaza mercilerince icranın tehiri kararı verilmişse: Kaza mercilerinin tehir müddeti tecil müddetinden az olduğu takdirde; tecil olunan alacak icranın tehiri müddetinin sonundan tecil müddeti sonuna kadar olan müddet içinde ve kaza mercilerinin tehiri dolayısiyle zamanında ödenmemiş borç miktariyle birlikte yeniden taksite bağlanarak alınır. Kaza mercilerinin tehir müddeti tecil müddetinden çok ise; evvelce yapılan tecil hükümsüzdür.
Takibatın kaza mercilerince tehiri kanuni tecil müddetini aştığı takdirde tecil müddeti uzatılmaz.
Maddede sözü edilen kaza mercii, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri Ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanuna göre kurulan idari yargı yerleri ile 2575 sayılı Kanunla kurulan Danıştay’dır.
Kamu alacağının icrasının tehir olunmasından kasıt ise, bu yargı yerlerince, 6183 sayılı Kanunun uygulanması ile tesis edilen ödeme emri, haciz gibi) icra işlemlerini konu edinen idari davalarda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27’nci maddesi hükmü uyarınca verilen yürütmenin durdurulması kararlarıdır.
6183 sayılı kanunun 50. madde hükmünde ise; ölüm halinde takibin geri bırakılması düzenlenmiş gerek borçlunun akrabalarından birisinin gerekse kendisinin ölümü halinde, bazı sosyal ve insani düşüncelerle takibin geri bırakılması öngörülmektedir.
2- Tehirin Çeşitleri
6183 sayılı kanunun 49. ve 50. maddeleri ile tehirin uygulanması iki başlık altında ele alınmıştır.
2.1. İdarece Tecil Edilmiş Bir vergi Alacağı İçin Yargı Organlarında Yürütmenin Durdurulmasına Karar verilmesi:
Danıştay’da ve idare mahkemelerinde açılan davalar ile, tarh edilen vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlere ve bunların zam ve cezalarına karşı açılanlar hariç, vergi mahkemelerine açılan davalar, davaya konu edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz.
Bu davalarda, istenilmesi ve koşulların bulunması halinde, davaya bakan idari yargı yerince yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir. İdari yargı yeri bu konuda serbest değildir; kimi koşullarla bağlıdır.
Bu koşulların bir kısmı, müessesenin niteliği gereğidir; diğer kısım ise, 27’nci maddede öngörülmüştür.
Bu koşullan şu şekilde sıralayabiliriz:
a) İlk derece mahkemesi olarak davaya bakan idari yargı yerleri (Danıştay, idare ve vergi mahkemeleri), davaya konu idari işlemin yürütülmesinin durdurulmasına kendiliklerinden karar veremezler. Bunun için, davacı tarafından yapılmış bir isteğin bulunması gereklidir. İdari yargı yerlerinin, açılmış bir davada, istek olmadan, yani kendiliklerinden karar verememeleri, yargı yeri olma niteliklerinin bir sonucudur.
Yargı yerleri, kendiliklerinden bir uyuşmazlığın çözümüne girişemezler veya açılmış bir davada tarafların lehine olan bir durumu kendiliklerinden hüküm altına alamazlar. Bu konuda, mutlaka bir talep bulunmalıdır. Yürütmenin durdurulması konusunda istek, dava dilekçesinde veya davanın herhangi bir aşamasında (dava karara bağlanmadan) verilecek ek bir dilekçe ile yapılabilir.
b) Yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için, davaya konu edilen idari işlemin, idare tarafından uygulanarak, tüm sonuçları meydana getirmemiş olması da gereklidir. Başka anlatımla; idari yargı yerinin yürütmenin durdurulmasına dair kararı ile, yürütülmesine başlanılmasına veya başlanan yürütme eyleminin devamına engel olunabilecek bir idari işlem olmalıdır.
c) 27’nci maddenin ikinci fıkrasına göre; Danıştay ve idari mahkemeler, davaya konu edilen idari işlemin yürütülmesinin durdurulmasına, ancak, şu iki koşulun birlikte gerçekleşmesi durumunda karar verebilirler:
– İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması,
– Ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması.
Bu iki koşulun yalnızca birinin gerçekleşmiş olması, yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için yeterli değildir; ayrıca, her iki koşulun da gerçekleşmiş bulunması şarttır.
İdari yargı yeri, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğma olasılığının bulunup bulunmadığını, dava konusu işlemin hukuk düzeninde meydana getireceği değişiklikleri, bu değişikliklerin etki ve sonuçlarını araştırarak saptamaya çalışır.
Bu konuda, davacının getireceği bilgi ve belgeleri de dikkate alır. Yürütmenin durdurulmasına karar verebilmesi için, bu olası zararın giderilmesinin, (maddi ve/veya hukuki bakımdan) olanaksız olması şart değildir; olağan koşullarla sağlanamayacak olması, yani güç bulunması yeterlidir.
Yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için, idari işlemdeki hukuka aykırılık halinin açık olması gerekir. Açıklıktan kasıt davaya bakan yargıçların, mesleki bilgi ve deneyimlerine dayanarak, herhangi bir özel araştırma ve incelemeye gerek olmaksızın, ilk bakışta görebilecekleri sakatlıklardır.
2.2 Yürütmenin Durdurulması Kararı
İdari Yargı yeri, dava dosyasının durumuna ve olayın oluş şekline göre, yürütmenin durdurulması isteminin kabulü yönünde dört şekilde karar verebilir.
Yürütmenin durdurulması isteminin;
a-Davalı idarenin savunmasının alınıp, bu konuda yeni bir karar verilinceye kadar kabulüne,
b- Davalı idarenin savunması ile kimi belge ve bilgilerin ilgili yerlerden getirtilmesi konusunda verilen ara kararına yanıt alınıp, istek hakkında yeniden karar verilinceye kadar kabulüne,
c-.Dava konusu uyuşmazlığın çözümü için zorunlu kimi belge ve bilgilerin ilgili kişi ve kuruluşlardan getirtilmesi konusunda verilen ara kararma yanıt alınıp, istek hakkında yeniden karar verilinceye kadar kabulüne,
d-Yürütmenin dava sonuna kadar durdurulmasına karar verebilir.
İlk üç karar, geçici niteliktedir. Yürütmenin durdurulması isteminin yeniden incelenmesi için öngörülen durumun gerçekleşmesine kadar hüküm ifade ederler.
Bu durumun gerçekleşmesi halinde; örneğin, davalı idarenin savunmasının alınması halinde, istek yeniden incelenir. Bu inceleme sonunda, dava sonuna kadar yürütmenin durdurulmasına karar verilebileceği gibi, isteğin reddine de karar verilebilir.
2.3 6183 sayılı Kanunun 49. Maddesi Uygulama Esasları
6183 sayılı Kanunun 49’uncu maddesi, idari yargı yerlerince kamu alacağının tahsili için uygulanan icra işleminin yürütülmesinin durdurulması yolunda verilen kararın süresine göre, üç farklı uygulama öngörmektedir:
a) Eğer, idari yargı yerince verilen yürütmenin durdurulmasına dair karar, 6183 sayılı Kanunun 48’inci maddesi uyarınca tespit olunan tecil müddetinden az ise (ki, böyle bir durum, ancak, yukarıda dört tür olduğu söylenen yürütmenin durdurulması kararlarından ilk üçünde söz konusu olabilir), icra işleminin yürütülmesi durdurulan kamu alacağı, yürütmenin durdurulması kararının kalktığı (davalı idarenin savunması veya ara kararına yanıt alınarak, yeniden incelenen yürütmenin durdurulması isteminin reddedildiği) tarihten tecil müddetinin sonuna kadar olan zaman dilimi içinde yeniden taksitlendirilir
Ancak; madde, bunun için, yürütmenin durdurulması kararının süresinin iki yıllık tecil süresini aşmaması koşulunu aramaktadır. İdari Yargılama Usulü Kanununun 27’nci maddesinde, yürütmenin durdurulması kararları için bir süre öngörülmüş bulunmadığı gibi, idari yargı yerlerince de, bu kararlar için bir süre belirlenmesi söz konusu değildir. Yürütmenin durdurulmasına dair olan kararlar, ya belli durumların gerçekleşmesine kadar ya da dava sonuna kadar verilirler. Bu durumların kesin gerçekleşme tarihleri ile davanın sonuçlanacağı tarihin önceden bilinmesi olanaklı değildir.
Bu yüzden; yürütmenin durdurulmasına dair kararın süresinin iki yıllık tecil süresini aşıp aşmadığının belirlenmesi, sözü edilen durumlar gerçekleştiği veya davanın nihai olarak karara bağlandığı tarihe göre belirlenebilir niteliktedir. Bu tarihlerdeki duruma göre, iki yıllık tecil süresinin aşılıp aşılmadığı belirlenerek, işlem yapılması doğru olur.
b) İdari Yargı yerince verilen yürütmenin durdurulması kararı, tespit olunan süresi, kamu borçlusu için kabul edilen tecil süresinden fazla ise, evvelce 48’inci madde uygulanarak yapılan tecil hükümsüz kalır.
c) İdari yargı yerince verilen yürütmenin durdurulması kararı, süresi, iki yıllık tecil süresini aşıyorsa, tecil müddeti uzatılmaz. Ancak; idari yargı yerince verilen yürütmenin durdurulmasına dair karar varlığını sürdürdüğü süre zarfından kamu alacağının takibine geçilemez (İYUK. md.28/1).
İdari dava sonunda, idari yargı yerince verilen karar, kamu alacağının kaldırılması veya terkini sonucunu yaratıcı nitelikte; yani, dava konusu işlemin iptali yolunda ise; alacaklı kamu idaresi, İdari Yargılama Usulü Kanununun 28’inci maddesinin l’inci fıkrasında belirlenen en çok otuz günlük süre içerisinde, bu kararın gereğini yerine getirmek ve o tarihe kadar tahsil etmiş olduğu kamu alacağı kısmını ve tecil faizi miktarını, kamu borçlusuna geri vermek zorundadır.
3- Ölüm Halinde Tehir
Konuya ilişkin kanun maddesi aynen aşağıdaki gibidir.
Ölüm halinde takibin geri bırakılması: Madde 50 –
Karısı yahut kocası, kan ve sıhriyet itibariyle usul veya furuundan birisi ölen borçlu hakkındaki takip ölüm günü ile beraber üç gün için geri bırakılır.
Borçlunun ölümü halinde terekenin borçlarından dolayı ölüm günü ile beraber üç gün için takip geri bırakılır. Üç günün bitiminde terekenin borçları için takibata devam olunur.
Mirasçılar, mirası kabul veya ret etmemişlerse bu hususta Medeni Kanundaki muayyen müddetler geçinceye kadar takip geri bırakılır.
Madde hükmünde hareketle Ölüm halinde kavuşturmanın geri bırakılması ile ilgili haller aşağıdaki gibi olacağı anlaşılmaktadır.
3.1 Vergi Borçlusunun Bazı Yakınlarının Ölümü
Karısı yahut kocası, kan ve sıhriyet itibariyle usul veya furuundan birisi ölen borçlu hakkındaki kovuşturma ölüm günü ile beraber üç gün için geri bırakılır. Bu hüküm İcra ve İflas Kanununun 52 nci maddesi hükmüne tekabül etmektedir. Borçlu hayatta olduğu halde yasa koyucu insani mülâhazalarla bu hükmü kabul ederek, bu gibi âmme borçlularına kolaylık sağlamış olmaktadır. Ancak burada üç günün hesabında ölüm gününün hariç tutulması gerekmektedir
3.2 Vergi Mükellefinin Ölümü
Maddenin ikinci ve üçüncü fıkraları İcra ve İflas Kanununun 53 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmüne uymaktadır. Ancak 50 nci maddede İcra ve İflâs Kanununun mezkûr hükmünde öngörülmeyen bir hüküm vaz ve kabul edilmiştir: “Üç günün bitiminde terekenin borçları için takibata devam olunur”. Yani İcra ve İflâs Kanununda derpiş edilen takip usulünden (borçtan mesul olan varisi şahsen takip esasından) ayrılmaktadır.Böylece Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkın¬daki Kanunun bu hükmü ile tahsil dairesi ölüm günü hariç üç günün hitamında terekeyi takip etmek hak ve yetkisini kazanmış olmaktadır.
4- Mirasçıların Takibinde Tehir
Mirasçılar, mirası kabul veya reddetmemişlerse bu hususta Me¬deni Kanundaki muayyen müddetler geçinceye kadar takip geri bırakı¬lır. Mirasın red veya kabulünde Medeni Kanunda öngörülen (md. 546’ya göre beliren ve varisin, murisin ölümünü öğrendiği tarihten itibaren üç ay) sürenin bitimi beklenmeden harekete geçilmişse, yani miras red veya kabul edilmiş yahut red hakkından mahrumiyetleri (Medeni Kanun md. 550) bahis konusu ise takip için bu müddetlerin geçmesini beklemeye mahal yoktur.
Red halinde, mirasçıların şahsi malları ile takipleri düşünülemez.
Saygılarımla,
Bağımsız Denetçiler Derneği Başkanı Mali Müşavir Abdullah ÇAVUŞ