HER KANUNİ MİRASÇI HAK SAHİBİ DEĞİLDİR AMA; HER HAK SAHİBİ AYNI ZAMANDA KANUNİ MİRASÇIDIR
Değerli okurlar,
Her kanuni mirasçının hak sahibi olmadığını, Ancak her hak sahibinin
ise birer kanuni mirasçı olduğunu kanuni dayanaklarla açıklamakta
yarar var. Bunu bir örnekle açıklamanın daha yararlı olacağını düşünüyorum.
Örnek = Emekli olduktan sonra vefat eden Ahmet Beyin kendisine ait bir daire olduğunu ve Ahmet Beyin geride kendisinden emekli aylığı olan eşi Ayşe hanım, Evli kızı Esma hanım, Yüksek öğrenim gören ve aynı zamanda sigortalı bir işte kısmi çalışan 21 yaşındaki
oğlu Murat bey ile 26 yaşında diğer oğlu Mehmet bey kaldığını düşünürsek bunların hangilerinin kanuni mirasçı hangilerinin hak sahibi oması nedeniyle kendilerine dul ve yetim aylığı bağlanacağını ve hak sahiplerinin de kanuni mirastan yararlanıp yararlanmayacağını açıklayıp konuyu aydınlatalım.
Öncelikle Kanuni mirasçı nedir ve kimler kanuni mirasçıdır konusuna değinirsek= Vefat eden ve miras bırakan kişiye muris denir. T.Medeni kanununun 495 ile 501 maddelerine kadar olan kısımlarında ise kimlerin kanuni mirasçı yani mirasbırakan dan kalan mülkiyete mevzu olabilen menkul ve gayrımenkul ile diğer hak ve alacaklarını bıraktığı kimseleri kapsamaktadır.
Buna göre ; Medeni Kanunun 495. Maddesinde Kan hısımları Altsoyları açıklanmıştır.
Maddeye göre miras bırakanın birinci derecede mirasçıları, onun alt soyudur. Çocuklar eşit olarak mirasçılardır. Miras bırakandan önce ölmüş olan çocukların yerini, her derecede halefiyet yoluyla altsoyları alır denmekte, 496. Maddesinde ise Altsoyu bulunmayan
miras bırakanın mirasçılarının ana ve babası olduğu ve onların alt soylarının oluşturduğu, miras bırakandan önce ölmüş olan ana ve babanın yerlerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi alt soylarının alacağı. Bir tarafta hiç mirasçı bulunmadığı takdirde ise bütün
mirasın diğer taraftaki mirasçılara kalacağı belirtilmiştir.
Medeni kanunumuzun 497. Maddesinde ise Büyük ana ve büyük babanın da altsoyu, ana ve babası bulunmayan miras bırakanın büyük ana ve büyük babalarının kanuni mirasçı olabileceği belirtilmiş; 498. Madde de Evlilik dışı hısımları, 499. Madde de sağ kalan eşin ise birlikte bulunduğu zümreye göre miras bırakana hangi oranlarda mirasçı olacağı belirtilmiş, 500. Maddesinde evlatlarının ve 501. Maddesinde de mirascı bırakmaksızın ölen kimselerin mirasının Devlet olacağını belirtilmiştir.
Bu durumda yukarıda örneğini verdiğim Ahmet Beyin ölümü ile eşi Ayşe hanım bırakılan mirasın dörtte birine diğer mirasçılar olan çocukları Esma, Murat ve Mehmet ise mirasın dörtte üçüne yani her biri dörtte bir hisse olarak kanuni mirasçısı olacaktır.
Peki bu kanuni mirasçıların hepsi de vefat eden Ahmet beyden dolayı ölüm aylığından yararlanabilecekler hak sahibi olacaklar mıdır? Hak sahibinin tarifi ise 5510 sayılı kanunun üçüncü maddesinin (7) numaralı bendinde belirtilmiş ve sigortalının veya sürekli iş
göremezlik geliri ile, Malüllük, vazife malüllüğü veya yaşlılık aylığı almakta olanların ölümü halinde, gelir veya aylık bağlanmasına veya toptan ödeme yapılmasına hak kazanan eş,çocuk ana ve babasını tanımlamıştır. Bu tanımdan sonra örneğimize dönersek Ahmet beyin ilk kez sigortalı olduğu tarih nedeniyle 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 68. Maddesi belirleyecektir. Şayet Ahmet beyin sigortalılık başlangıç tarihi 5510 Sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra olsaydı o zaman yürürlükte bulunan 5510 Sayılı
kanununun 34. Maddesi belirleyecekti.
Bu nedenle mülga (varlığı kaldırılan)506 Sayılı Kanunun EŞ VE ÇOCUKLARA AYLIK BAĞLANMASI hakkındaki 68. Maddesine göre,
I – Ölen sigortalının 67 nci madde gereğince tespit edilecek aylığının
Dul eşine % 50’si, aylık alan çocuğu bulunmayan dul eşine % 75’i; çocuklardan ;
a) 18 yaşını, ortaöğrenim yapması halinde 20 yaşını, yükseköğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmamış olan veya çalışamayacak durumda malûl bulunan ve Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıkları’na tabi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan (öğrenim
görmeleri nedeniyle yetim aylığı alan çocuklardan sigortalı çalışmama şart kaldırılmıştır) çocuklarla, yaşları ne olursa olsun, evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıkları’na tabi bir işte çalışmayan,
buralardan gelir veya aylık almayan kız çocukların her birine % 25’i, b) (a) fıkrasında belirtilen ve sigortalının ölümü ile anasız ve babasız kalan veya sonradan bu duruma düşenlerle ana ve babaları arasında evlilik bağlantısı bulunmayan yahut sigortalı babanın ölümü tarihinde evlilik bağlantısı bulunmakla beraber, anaları sonradan evlenenlerin
her birine % 50’si, Oranında aylık bağlanır.
Sigortalının ölüm tarihinde 18 veya 20 yaşını doldurmuş olup, aylığa hak kazanmamış durumda olan erkek çocuklar, sonradan öğrenim yaparlarsa, (a) fıkrasındaki haklardan yararlanırlar.
II – Sigortalı tarafından evlat edinilmiş, tanınmış veya nesebi düzeltilmiş yahut babalığı hükme bağlanmış çocukları ile, sigortalının ölümünden sonra doğan çocukları, bağlanacak aylıktan yukarıda belirtilen esaslara göre yararlanır.
III – Hak sahibi eş ve çocuklara bağlanacak aylıkların toplamı, sigortalıya ait aylığın tutarını geçemez. Bu sınırın aşılmaması için gerekirse hak sahibi kimselerin aylıklarından orantılı olarak indirmeler yapılır.
IV – Sigortalının erkek çocuklarına bağlanan aylıklar, çocuğun 18 yaşını, orta öğrenim yapması halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını dolduracağı tarihe kadar devam eder. Çalışmayacak durumda malûl olan erkek çocukların aylıkları, bu
yaşlara vardıktan sonra da kesilmez. Ancak aylığı kesilen erkek çocuklardan sonradan çalışamayacak durumda malûl olanlara, Sosyal Sigortaya yahut Emekli Sandıklarına tabi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almamaları şartıyla, malûllük durumlarının
tespitine esas teşkil eden rapor tarihini takip eden aybaşından itibaren yeniden aylık bağlanır. 101’inci madde hükmü saklıdır.
V – Sigortalının dul eşi evlenirse aylığı kesileceği. Aylığın kesilmesine yol açan evlenme son bulunca, aylık yeniden bağlanacağını, Sonraki eşinden de aylık almaya hak kazanan dul eşe, bu aylıklardan, fazla olanın ödeneceği.
VI – Sigortalının kız çocuklarına bağlanan aylıklar, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi işlerde çalışmaya “buralardan gelir veya aylık almaya” başladıkları veya evlendikleri tarihi takip eden devre başından itibaren kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan sebebin
ortadan kalkması halinde I inci bölümün (C) fıkrası hükmü saklı kalmak şartıyla, bu tarihten başlanarak yeniden aylık bağlanır. Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almağa hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir denilmiştir.
Yukarıda da gördüğümüz gibi bu durumda Vefat eden Ahmet beyin ölüm aylığı tüm kanuni mirasçılarına bağlanmayacak dul eşinin kendi yaşlılık aylığı olduğu ve yetim aylığı alacak çocuğu olduğu için ölüm aylığından %50 oranında yararlanacak, kızı esma evli olduğu
müddetçe ve oğlu Mehmet bey de 26 yaşında olduğu için ölüm aylığından yararlanamayacak; Diğer öğrenim gören Murat bey ise sigortalı olarak 4/a kapsamında bir işte çalışmasına rağmen Yüksek öğrenim gördüğü için 25 yaşına kadar yetim aylığı alacak başka çocuk da olmadığından %50 oranında yararlanacaktır..
Sonuç olarak ;
Eş Ayşe hanım, kızı esma hanım, oğulları Murat ve Mehmet bey hepside Türk Medeni kanununa göre kanuni mirasçı sayılırken sadece Eş Ayşe hanım ve oğlu Murat bey HAK SAHİBİ olarak ölüm aylığından yararlanacaklardır. Ancak dikkat edilmesi gereken konulardan birisi de miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenlerin mirasçı olamayacakları gibi; ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir hak da edinemeyecekleri medeni kanunun 578. Maddesinde ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası kanununun 56. Maddesinde ayrıca yer verilmiştir.
Saygılarımla,
Mustafa Günşen