
Muhasebe Bilenler Topluluğu’nun Değerli Takipçileri Bugünkü Konumuz
Gelir Vergisi Kanununa Göre İndirilebilinecek Giderler
Ticari kazancın tespitinde indirilecek giderlere ilişkin düzenlemelere GVK’nun 40. Maddesinde yer verilmiştir. Söz konusu kanun maddesi ile indirimine olanak sağlanan giderler uygulamada ve yazılı kaynaklarda “kanunen kabul edilen giderler” olarak adlandırılmaktadır.[1]
GVK’nun 40/1. Maddesinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, ticari kazancın safi tutarının tespitinde dikkate alınacağı hükme bağlanmıştır.
Madde hükmünde genel giderlerin indirilecek giderlerden olduğu hükme bağlanmakla birlikte, bu giderlerin tanımı, nelerden ibaret olduğu ve ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi dışında gider kabul edilme ölçüleri konusunda bir belirleme yapılmamıştır.[2]
Genel giderler işletmenin faaliyet konularına, büyüklüklerine, ilişkilerine ve benzeri durumlarına bağlı olarak değişebilecek giderlerdir. Bu gider, bir işletme için kabul edilebilir olmasına karşı, bir başka işletme için gereksiz ve kabul edilmeyebilir. Genel giderin tanımında da belirtildiği gibi, ticari faaliyetten bağımsız olarak, ticari işletmeyle ilgili, ticari işletmeni varlığına bağlı olarak yapılan giderlerdir.
Ticari kazancın tespitinde bir kısım giderlerin indirilmesi ticari işletmenin faaliyet konusuna veya başka unsurlara bağlıdır. Örneğin, üretim faaliyetinde bulunan bir işletmenin, üretim ünitelerinde çalışan personelin ücretleri, üretim ünitelerine ait aydınlatma ve ısıtma giderleri, genel giderler kapsamında 40. Maddenin 1 nolu bendi uyarınca gider yazılabilecek giderlerden değildir.[3]
Mükellefler, yapmış oldukları her gideri ticari kazancın tespitinde dikkate almamaktadırlar. Yapılan bir giderin hasılattan indirilebilmesi için;
- Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış olması,
- VUK’nunda belirtildiği şekilde, vergi kanunlarında belirtilen haller müstesna olmak üzere belgelendirilmesi,
- Tahakkuk esası ve dönemsellik ilkelerine uygun olması,
Şeklinde genel nitelikte kurallar vardır. Tahakkuk esasına göre belirlenen giderlerin yalnızca cari döneme ait kısmı, aynı döneme ilişkin ticari kazancın hesabında gider olarak dikkate alınabilir. Bu durum dönemsellik ilkesinin bir gereğidir. GVK’nun 40. Maddesine göre hasılattan indirilmesi kabul edilen giderler kanunda maddeler halinde açıklanmıştır.
- Ticari kazancın elde edilmesi ve iademe ettirilmesi için yapılan genel giderler:
Ticari kazancın elde edilmesi ve idama ettirilmesi için yapılan genel giderlerin indirilebilmesi için bu giderlerle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında bir illiyet bağı bulunması, giderlerin kazancın elde edilmesine yönelik olması, harcamanın yapıldığı gelir doğuran olayın vergiye tabi bulunması, karşılığında gayrimaddi bir kıymet iktisap edilmemiş olması ve maliyete dahil edilecek giderlerden olmaması gerekir. Genel olarak;
- Kırtasiye, temizlik, ısıtma, aydınlatma, su ve telefon giderleri,
- İşyeri, araç vb.nin kira giderleri,
- Yapılan işle orantılı temsil ve ağırlama giderleri,
- Finansman giderleri,
- Pazarlama, satış ve dağıtım giderleri,
- Reklam giderleri,
- Yurtdışındaki kişilere ödenen komisyonlar, reklam giderleri, reklamasyon ve simsariye giderleri, bu tür giderlerdir.
193 sayılı GVK’nun 40/1. Maddesinde belirtilen “ticari kazanç” vergiye tabi olan
ticari kazancı ifade eder. Aksi takdirde, genel olarak yapılan iş, ticari mahiyette olmakla beraber, gelir vergisine tabi bulunmuyorsa veya bu vergiden istisna edilmiş ise bunlarla ilgili giderlerin hasılattan indirilmesi kabul edilmez.
- Hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya işyerinin müştemilatında iaşe ve ibate (yiyecek ve barınma) giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı, 27. Maddede yazılı giyim giderleri:
Mükellefin işinde çalışan hizmetli ve işçilerin işyerinde veya işyerinin
eklentilerinde, yiyecek ve barınma giderleri ile tedavi ve ilaç giderleri ticari kazancın tespitinde GVK’nun 40/2. Maddesi çerçevesinde gider olarak dikkate alınabilmektedir. Ancak bu neviden harcamaların işyerinde veya işyerinin veya işyerinin eklentilerinde yapılmaması durumunda yapılan giderler de GVK’nun 40/1 hükümlerine göre gider yazılabilecektir.
193 sayılı GVK’nun 40/2. Maddesi uyarınca mükellefin işinde çalışan hizmetli ve
İşçileri için mükellef tarafından ödenen sigorta primleri ve emekli aidatlarının kazancın tespitinde gider olarak indirilmesi mümkündür. Ancak, söz konusu ödemelerin indirim konusu yapılabilmesi için söz konusu sigorta primi ve emeklilik aidatlarının geri alınmamak üzere Türkiye’de yerleşik tüzel kişiliğe haiz sigorta şirketleri veya emekli ve yardım sandıklarına işveren payı adı altında ödenmesi gerekir. Özel sigortalar için yapılan ödemeler bu kapsamda değildir. Sosyal güvenlik primlerinin gider yazılabilmesi için sosyal güvenlik kurumlarına fiilen ödenmiş olması gerekir. Sigorta primleri bu nedenle dönemine ve ait olduğu yıla bakılmaksızın fiilen ödendiği tarihte gider yazılır.[4]
Ayrıca, 3279 sayılı kanuna göre mükellefçe ödenen SGDP ile 4447 sayılı işsizlik sigortası kanunun 49. Maddesine göre işsizlik sigortasına işverenler tarafından ödenen primler ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınır.
Diğer yandan, GVK’nun 61. Maddesinde ücretin tanımı yapılmıştır.[5] Buna göre, ücret , işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir. Öte yandan, yine aynı kanunun 23. Maddesinin 8. Bendi ile hizmet erbabına işverenlerce yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatler gelir vergisinden istisna edilmiştir.
Hizmet erbabına, yapılan işin icabı olarak verilen ve bunların işten ayrılmaları halinde geri alınan giyim eşyası ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile doğrudan ilgili olduğundan ticari kazancın tespitinde dikkate alınacaktır. Bu kapsamdaki giyim giderleri, işyerinde işçinin sağlığı, güvenliği ve işletmeyi temsil etmesi gibi nedenlerle kullanılan eşyalarla sınırlıdır.
Söz konusu giyim eşyaları baret, kask, iş tulumu, iş önlüğü, çizme gibi eşyalar olabileceği gibi uçak işletmesi vs. hizmet işletmelerinde işyerinin müşteriye karşı temiz ve disiplinli görünmesi için sağlanan tek tip kıyafetler şeklinde de olabilir. Ancak, hizmet erbabına özel hayatında kullanmak üzere verilen giyim eşyası ayin şeklindeki ücrettir. [6]
Örneğin, özel güvenlik şirketince bünyesinde çalışan güvenlik görevlilerine verilen üniformalar ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilecek, aynı şirketin aynı personele iş yeri dışında ve özel hayatlarında kullanmak üzere vereceği takım elbiselerinin giderleri ise ücret olarak brüt tutarıyla ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınacaktır.
Serbest meslek erbabının dış giyim harcamalarının mesleki kazancın tespitinde indirim konusu yapılıp/yapılmayacağı hakkında verilen bir özelgede;[7]
“Serbest meslek faaliyetinin yapılmasında kullandığı belirtilen takım elbise, kravat gibi dış giyim eşyalarının münhasıran faaliyetin yürütülmesine mahsus olmaması, söz konusu giyim eşyalarının iş dışında özel hayatta da kullanılmaya elverişli olması nedenleriyle, belirtilen dış giyim harcamaları ile kazancın elde edilmesi veya idamesi arasında doğrudan bir bağ olduğundan söz edilemeyecektir.
Bu itibarla, danışmanlık hizmetinin ifasında serbest meslek erbabının kullandığı dış giyime ait harcamalar GVK’nun 68/1-2 nolu bentleri kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, söz konusu harcamaların serbest meslek kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir. “
- İşle ilgili olmak koşuluyla yazılı bir sözleşmeye veya ilama veya kanun emrine dayanılarak ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar:
GVK’nun 40/3. Maddesi uyarınca, işle ilgili olmak koşuluyla yazılı bir sözleşmeye
veya ilama veya kanun emrine dayanılarak ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar gider olarak dikkate alınabilecektir. Ancak, bu zarar ve tazminatların gider olarak dikkate alınabilmesi için;
- işle ilgili olması,
- kanun hükmüne veya sözleşmeye veya mahkeme ilamına bağlı bulunması şarttır.
Ancak, teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatların kanunen kabul
edilmeyen gider olduğu hükme bağlandığından, zarar, ziyan ve tazminatın gider olduğu hükme bağlandığından, zarar, ziyan ve tazminatın gider olarak yazılabilmesi için teşebbüs sahibinin suçlarından doğmamış olması gerekmektedir.
Örneğin, personelin üçüncü kişilere verdiği zararlar dolayısıyla ödenen tazminatlar; istihdam edilen şoförün yaptığı trafik kazasında meydana gelen hasar için ödenen tazminat ile işletmeye ait aracın sebebiyet verdiği kazada sakat kalan kişiye veya ölen şahsın yakınlarına mahkeme kararına istinaden ödenen tazminatlar gider yazılabilir.
Nakliye sırasında meydana gelen zarar nedeniyle ödenen tazminatlar; nakliyecilikle uğraşan mükellefin nakliye sırasında taşıdığı emtianın zarar görmesi veya nakliye sırasında oluşan kaza dolayısıyla taşıdığı kişilerin zarar görmesinden dolayı sözleşmeye dayanarak veya ilama dayanarak ödediği tazminatlar da gider olarak yazılabilir.
Ayrıca; iş kazaları dolayısıyla ödenen tazminatlar, yayın yoluyla işlenen suçlar nedeniyle ödenen tazminatlar, tahliye tazminatları ve kıdem tazminatları.. vs.
- İşle ilgili ve yapılan işin genişliği ve önemi ile orantılı seyahat ve ikamet giderleri:
Seyahat giderlerinin matrahtan indirilmesini öngören GVK’nun 40/1-4 nolu
bendi aynen aşağıdaki şekildedir:
“işle ilgili ve yapılan işin ehemmiyeti ve genişliği ile mütenasip seyahat ve ikamet giderleri ve seyahat maksadının gerektirdiği süreye sınırlı olmak şartıyla indirilebilir.
Seyahat ve ikamet giderlerinin otel faturası, uçak, tren bileti gibi belgelerle kanıtlanması ve seyahat amacının gerektirdiği süreyi aşmaması gerekmektedir. Keza, yurtdışına yapılan seyahatlerde seyahat gideri, bu amaçla alınan dövizin tamamı değil, bundan fiilen harcanan kısmıdır. Ancak, turistik mahiyetteki gezi harcamaları ile eşle çıkılan iş seyahatlerinde yapılan harcamaların eşe isabet eden kısmı gider olarak dikkate alınmaz.
GVK’nun 24/2. hükmü esas alındığında, hizmet erbabı ve kurumları idare meclisi başkan ve üyelerine, denetçilerine, tasfiye memurlarına, gerçek yol gideri dışında yeme ve yatma giderleri karşılığı olarak yapılacak ödemeler, devlet memurlarına aynı tür giderler karşılığımda yapılacak ödeme ile sınırlandırılmış olup, bu sınır içinde yapılacak ödemelerin, ödeme yapılan bakımından vergiye tabi olmadığı; aşan kısmı ise ücret olarak vergiye tabi olduğu kabul edilmiştir. Seyahat giderlerini oluşturan unsurlar[8]: yol giderleri, yolculuk sırasındaki yemek ve konaklama giderleri ve iş seyahatlerinde yapılan işle ilgili diğer harcamalardır.
Öte yandan, yurtdışı seyahat ve ikamet giderlerinin kabul edilebilmesi için mutlaka belgelendirilmesi gerekmektedir. Maliye Bakanlığı tarafından verilen bir özelgede; yabancı ülkelerden alınan yabancı dille düzenlenmiş gider belgelerinin, ilgili ülkede bulunan yurtdışı temsilciliklerinde veya yurtiçi Türkçeye tercüme ve noterden tasdik ettirilmesi suretiyle gider kaydedilebileceği belirtilmiştir.[9]
- Kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri:
İşletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtların giderlerinin tamamı ticari
kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilir.
Taşıtın işletmeye dahil olması;
- Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerde, taşıtın bilançonun aktifinde yer alması,
- İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerde ise taşıtın işletme hesabı defterinin demirbaşlarının kaydedildiği sayfada yer almasıdır.
Diğer taraftan, amortisman defteri tutuyor ise taşıtın amortisman kayıtlarında da
yer alması gerekmektedir.
Taşıtlar için yapılan harcamanın gider olarak kaydedilebilmesi için taşıtların kesinlikle işte kullanılması gerekmektedir. Mükellefin özel işlerinde kullandığı taşıt giderleri ticari işletmesinin aktifinde kayıtlı olsa bile gider olarak indirimi mümkün değildir. Örneğin, Mersinde sürücü kursu işletmeciliği faaliyetinde bulunan mükellefin işletmesine kayıtlı bir aracın Adanada üniversite öğrenimi gören çocuğunun kullanımına bırakması durumunda bu taşıta ait giderler ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılmamaktadır.
Ayrıca, işletme aktifinde bulunmamakla beraber kiralama yoluyla edinilen ve işte kullanılan taşıtların giderleri de indirilebilecektir.
Öte yandan, söz konusu taşıtlara ait tamir bakım giderleri, doğrudan gider olarak dikkate alınabilmesi mümkündür. Ancak, motor değişimi ve yük araçlarına yapılan karoseri veya kasalar için yapılan harcamalar taşıtların iktisadi değerlerini arttırıcı giderler olduğundan bu giderlerin ilgili oldukları taşıtın maliyetine eklenerek amortisman yoluyla itfa edilmesi gerekmektedir.
Ayni Vergi, Resim ve Harçlar:
Gelir Vergisi Kanunu’nun 40 maddesinin 6. bendine göre, işletme ile ilgili olmak şartı ile ödenen bina, arazi, gider, istihlak, damga, belediye vergileri, harçlar ve kaydiyeler gibi ayni vergi, resim ve harçlar ticari kazancın tespitinde indirimi konusu yapılabilmektedir. Buna göre,
- İşletme ile ilgili olan,
- Maddede sayılanlarla aynı mahiyette olan vergiler (banka ve sigorta vergileri, damga vergileri, belediye vergileri, harçlar, emlak vergileri, işletme ile ilgili olan taşıt vergileri) gider olarak kabul edilebilmektedir.
Ancak, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 14’üncü maddesine göre, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’na bağlı I ve IV sayılı tarifelerde yer alan taşıtlardan (ticari maksatla kullanılan uçak ve helikopterler ile taşıt kiralama faaliyeti uğraşan işletmelerin bu amaçla kiraya verdikleri taşıtlar dışında) alınan vergi ve cezalar ile gecikme zamları gelir ve kurumlar vergilerinin matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilemez.[10]
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’na eklenen mükerrer 44’üncü madde ile yürürlüğe giren Çevre Temizlik Vergisi’nin mükellefi, söz konusu vergiye konu konut, işyeri ve diğer şekillerde kullanılan binaları kullananlardır. Dolayısıyla, sahibi bulundukları veya kiraladıkları (kiracı sıfatıyla) işyerlerinde ticari faaliyetlerini idame ettiren ticaret erbabının söz konusu işyerleri için ödedikleri çevre temizlik vergilerinin safi kazancın tespit edilmesinde gider olarak indirmeleri mümkündür.
Emlak, belediye vergileri ile damga vergisi ve harçların mükellef sıfatıyla ödenmesi durumunda gider olarak dikkate alınması gerekir. Ancak, verginin asıl mükellefi olmayıp verginin yüklenici konumunda olan gelir vergisi mükellefleri bu giderlerinin bu bent kapsamında değil GVK’nın 40/1’nci maddesi çerçevesinde giderleştirebilir.
KDV Kanunu’nun 30’uncu maddesinde indirilemeyecek KDV durumları sayılmış olup, bu madde kapsamında indirimi mümkün bulunmayan KDV gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınacaktır. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken husus; gider veya maliyet olarak kabul edilen KDV’nin GVK’nın indirimi kabul ettiği bir gidere ilişkin olmasıdır. KDV Kanunu’nun 30’uncu maddesinin (d) bendine göre indirimi kabul edilmeyen giderlere ilişkin KDV hiçbir surette gider veya maliyet kabul edilmeyecektir.
Buna göre vergiden istisna edilen işlemlerle ilgili indirilemeyen KDV tutarları, işletmeye alınan binek otomobilleri dolayısıyla binek otomobillerin alış vesikalarında gösterilen ve indirilemeyen KDV tutarları veya zayi olan malların alış vesikalarında gösterilen KDV tutarları ticari kazancın tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınacaktır. Kanunen kabul edilmeyen giderler dolayısıyla yüklenilen KDV tutarları ise hem hesaplanacak KDV’den indirilemeyecek hem de ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınamayacaktır. [11]
- Vergi Usul Kanunu Hükümlerine Göre Ayrılan Amortismanlar:
Vergi Usul Kanunu’nun 313’üncü maddesine göre amortisman mevzuu; “İşletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269’uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin bu kanun hükümlerine göre yok edilmesi amortisman mevzuunu teşkil eder.” şeklinde tanımlanmıştır.[12]
Bu nedenle, amortismanın konusunu oluşturan duran varlıklar, gerek kullanıma bağlı fiziki nedenlerle gerekse teknolojik gelişmeler veya ekonomik nedenlerden dolayı değer kaybına maruz kalabilmektedirler. İktisadi kıymetlerde meydana gelebilecek bu değer kayıplarının, kullanım ömrüyle orantılı olarak giderleştirilmesi gerekmektedir. Bu nedenledir ki, amortismanın temel esprisini dönemsellik ilkesi oluşturmaktadır.
01.01.2004 tarihinden sonra alınan veya imal edilen amortismana tabi iktisadi kıymetler için Vergi Usul Kanunu 333, 339, 365, 389 ve 399 nolu Genel Tebliğleri ile belirlenmiş oranlarda amortisman ayrılır.
Amortisman Ayırma Koşulları
Vergi Usul Kanunu’nun 313’üncü maddesinde amortisman ayırma koşulları da belirlenmiştir. Buna göre, bir iktisadi kıymete amortisman ayrılabilmesi için aşağıdaki koşulların varlığı gereklidir.
1- İşletmede kullanılması
2- Kullanım süresinin bir yıldan fazla olması
3- Yıpranma, aşınma veya kıymetten düşmeye maruz bulunması
2014 yılı için değeri 850,00 TL’yi aşmayan peştamallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri (680) TL’yi aşmayan alet, edevat, mefruşat ve demirbaşlar amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilir. İktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu had topluca dikkate alınır.
Boş arazi ve boş arsalar amortismana tabi değildir. Ancak:
- Tarım işletmelerinde meydana getirilen meyvalık, dutluk, fındıklık, zeytinlik ve
güllüklerle incir bahçeleri ve bağlar gibi tarım tesisleri;
- İşletmede inşa edilmiş olan her nev’i yollar ve harklar; amortismana tabi tutulur.[13]
- İşverence Sendikalar Kanunu Hükümlerine Göre Sendikalara Ödenen Aidatlar:
İşverenlerce, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’na göre; bağlı oldukları sendikalara ödenen aidatların ticari kazançtan indirilmesi, GVK’nın 40’ıncı maddesinin birinci fıkrasının 8 numaralı bendi ile hükme bağlanmıştır.
İşverenlerin Sendikalar Kanunu hükümlerine göre, sendikalara bir ayda ödedikleri aidatın tutarı, işverene bağlı işyerlerinde çalışan işçilere bir günde ödenen çıplak ücretin 1 bir günlük toplamını aşmaması ve ilgili bulunduğu yılda fiilen ödenmiş olması koşuluyla ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınır. Bilindiği üzere, çıplak ücret fazla mesai, prim, ikramiye, sosyal yardım gibi eklentileri ihtiva etmemektedir.[14]
Aidatın daha uzun üç ve altı aylık süreler içinde ödenmesi halinde bu sürelere isabet eden aylık sınırlar toplamı gider kaydedilecek aidatın sınırı oluşturur. İlgili yılda ödenmeyen aidatlar, takip eden yıllardaki ticari kazancın tespitinde gider olarak yazılmaz. İşverenlerce sendikalara ödenen aidatın, belirtilen bu miktarı aşması halinde, aşan kısmın ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir. [15]
Örnek:
Bir işverenin işyerinde çalışan ücretlilere Kasım / 2013 döneminde ödediği çıplak ücret toplamı 12.000,00 TL olup, aynı işveren üyesi olduğu işverenler sendikasına her ay için 500,00 TL tutarında sendika aidatı ödemektedir. Bu işverenin gider olarak dikkate alabileceği sendika aidatı, işçilerine ödediği (12.000,00 TL/30=) 400,00 TL tutarındaki bir günlük ücret toplamı olup, Kasım ayında ödediği aidat tutarının 100,00 TL’sini gider olarak dikkate alamayacaktır.
- Bireysel Emeklilik Sistemine Ücretli Adına Ödenen Katkı Payları:
6327 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanunun 40/9’uncu maddesinde değişiklik yapılmış olup, 01.01.2013 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.
İşverenler tarafından ücretliler adına bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları, ödemenin yapıldığı ayda elde edilen ücretin % 15’ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık brüt tutarını aşmaması koşuluyla, ücretle ilişkilendirilmeden ticari kazancın tespitinde indirim olarak dikkate alınabilecektir. İşverenlerin çalışanları adına ödedikleri katkı payları üzerinden Devlet katkısı hesaplanmayacaktır. Ancak gerek işverenler tarafından ücretliler adına ödenen katkı paylarının gerekse de ücretlilerin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait hayat sigortası için ödedikleri primlerinin yarısı ile şahıs sigorta poliçeleri için ödedikleri primlerin toplamı; ödemenin yapıldığı ayda elde edilen ücretin % 15’i ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarıyla sınırlıdır. İşverenlerce karşılanan katkı payları ile hizmet erbabınca ödenen primlerin, bu sınırları aşan kısmı için, primler ücret matrahının tespitinde indirim konusu yapılamayacak, işverenlerce ödenen katkı payları ise ücret matrahıyla ilişkilendirilmeksizin doğrudan gider yazılamayacak, yani brütleştirilip stopaja tabi tutulmak suretiyle giderleştirilebilecektir.
Bilindiği üzere 5510 sayılı Kanun’un 80’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendine göre, işverenler tarafından çalışanlar adına ödenen özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı asgari ücretin % 30’unu geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı payları tutarları, sigorta primine esas kazanca dahil edilmemektedir. Ödenen primlerin ve katkı paylarının anılan oranı aşan kısımları ise prime esas kazanca tabi tutulmaktadır. Bu konuda 6327 sayılı Kanunla herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.[16]
- Gıda Bankacılığı Yapan Dernek ve Vakıflara Yapılan Bağışlar:
5035 sayılı Kanunla GVK’nın 40/10 ve 89/6’ncı maddelerinde, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun ise 17’nci maddesinde yapılan değişikliklerle Maliye Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde gıda bankacılığı kapsamında bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedellerinin gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılması ve bu teslimlerin katma değer vergisinden istisna edilmesine yönelik düzenlemelere yer verilmiştir.
Kanunun 40/10’uncu maddesi hükmü; ticari kazançlar bakımından özel düzenleme, 89/6’ncı madde hükmü ise bütün gelir unsurları için geçerli olan genel düzenleme niteliğindedir.
Maliye Bakanlığı’na verilen yetki çerçevesinde, GVK 251 Seri No.lu Genel Tebliği ile gıda bankacılığı kapsamında yapılacak bağışlara ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
a.Bağışın Yapılacağı Dernek ve Vakıflar
Gıda bankacılığı kapsamında yapılacak olan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi bağışlarının, bağışı kabul edecek olan dernek veya vakfın tüzüğünde veya senedinde ihtiyacı bulunanlara gıda yardımı yapabilmesine ilişkin hükümleri bulundurması gerekmektedir. Bağışı alan dernek veya vakfın farklı alanlarda da faaliyet gösteriyor olmasının, kamuya yararlı dernek veya vergiden muaf vakıf olup olmamasının uygulama açısından herhangi bir sakıncası yoktur.
b.Bağışa Konu Olacak Mallar ve Bağışın Niteliği
Gıda bankacılığı kapsamında yapılacak bağışların gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi niteliğinde olması gerekmektedir. Ayrıca yapılacak bağışlar bedelsiz olarak ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak şartı ile yapılmalıdır. Bu iki şarta uygun olarak yapılmayan bağışlar gıda bankacılığı kapsamında yapılacak bağış olarak değerlendirilmezler.
- Bağışı Yapanların düzenleyeceği Belgeler
Bağışa konu olan mal bedeli Vergi Usul Kanunu (VUK)’ nun 232. maddesinde belirtilen fatura düzenleme sınırının altında kalsa dahi mutlaka fatura ile belgelendirilecek ve ayrıca taşıma için sevk irsaliyesi düzenlenecektir. Bağış yapılan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerine ait bilgiler faturaya eksiksiz olarak yazılacak ve bağış yapılan dernek veya vakıf adına düzenlenecektir. Faturaya “İhtiyaç sahiplerine yardım şartıyla bağışlandığından KDV hesaplanmamıştır” yazılması zorunludur.
- Dernek ve Vakıflarca Düzenlenecek Belgeler
Dernek ve vakıflar kendi mevzuatlarının öngördüğü belgeleri düzenleyecek ve bağış yapanlara bu belgelerin bir örneğini vereceklerdir. Dernek ve vakıflar kendi düzenledikleri belgelerini ve bağışı yapan işletmelerin düzenlediği fatura ve sevk irsaliyelerini muhafaza edeceklerdir. [17]
KAYNAKLAR
Beyanname Düzenleme Kılavuzu 2013, 1.Cilt, Maliye Hesap Uzmanları Derneği Yayını
BIYIK Recep – KIRATLI Aydın, Giderler ve İndirimler, Yaklaşım Yayıncılık, Şubat 2001, Ankara.
GÜNEŞ Şibli Temel Vergi Rehberi ve Revizyon 2012, Vergi Denetmeni Yayını.
UFUK M. Tahir, “Seyahat Giderleri”, Yaklaşım, Eylül 2002.
YALÇIN Hasan, Ticari Kazanç, Kurum Kazancı ve SM Kazancının Tespitinde Giderler 2011.
YALÇIN Hasan, Ticari Kazanç ve Kurum Kazancının Tespitinde Giderler, 4. Baskı, Ocak, 2010, İstanbul.
[1] YALÇIN Hasan, Ticari Kazanç ve Kurum Kazancının Tespitinde Giderler, 4. Baskı, Ocak, 2010, İstanbul.
[2] KAYA Eda, “Ticari Kazancın Tespitinde Kanunen Kabul Edilen Giderler”, Legal Mali Hukuk Dergisi, Nisan 2014, Cilt:10, Sayı:112, s.75-86
[3] BIYIK Recep – KIRATLI Aydın, Giderler ve İndirimler, Yaklaşım Yayıncılık, Şubat 2001, Ankara.
[4] 19.02.1994 tarih ve 21854 sayılı RG’de yayımlanan 174 seri nolu Gelir Vergisi Tebliği uyarınca; Aralık ayına ait olan sigorta primlerinin ertesi yılın Ocak ayı içinde ödenmesi durumunda bu primler Aralık ayının gideri olarak dikkate alınabilecektir.
[5] Yapılan ücret ödemeleri GVK’nun 40/1. Maddesi gereği kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınır.
[6] Bkz. Beyanname Düzenleme Kılavuzu 2013, 1.Cilt, Maliye Hesap Uzmanları Derneği Yayını, s.31
[7] 31.07.2013 tarih ve 829 sayılı özelge
[8] UFUK M. Tahir, “Seyahat Giderleri”, Yaklaşım, Eylül 2002.
[9] Maliye Bakanlığı’nın, 11.11.1988 tarih ve 2/2445-232-739/70906 sayılı özelgesi.
[10] Beyanname Düzenleme Kılavuzu 2013, Maliye Hesap Uzmanları Derneği Yayını.
[11] Temel Vergi Rehberi ve Revizyon 2012, Şibli Güneş Vergi Denetmeni Yayını.
[12] 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu.
[13] Hasan YALÇIN Ticari Kazanç, Kurum Kazancı ve SM Kazancının Tespitinde Giderler 2011.
[14] Bursa SMMMO Bilanço Dergisi Muhafaza ve Denetime İbraz Süreleri, Temmuz/Ağustos 2011
[16] İstanbul YMM Mali Mevzuat Platformu Bireysel Emeklilik Sistemine Ödenen Katkı Payları ve Bu Sistemden Elde Edilen Gelirlerin Vergilendirilmesine Yönelik Olarak Yapılan Değ..Ağustos 2012
[17] Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 24, Sayı: 3, 2010 259