Vergi Hukukunda Süreler

Bİ REKLAM ARASI :) MBT Teknoloji

Vergi Hukukunda Süreler

  1. GİRİŞ

Süre (Müddet), herhangi bir işleminin yapılması için belirlenmiş zaman boyutudur. Tüm ülkelerdeki hukuk sistemlerinde olduğu gibi bir kamu hukuku türü olan vergi hukukunda da bazı işlemlerin yapılması ya da bazı görevlerin yerine getirilmesi için süreler belirlenmiştir. Vergi hukukunda süreler çok önemlidir ve bu süreler vergi kanunları ile belirlenir. Bu 1982 Anayasası’nın “vergi ödevi”ni düzenleyen 73.maddesinde düzenlenen “verginin kanuniliği” ilkesinden kaynaklanmaktadır. Vergi kanunlarında belirtilen bu sürelere uyulmazsa mükellefler çeşitli haklarını kaybederler. Bu nedenle vergi hukukundaki süreler genellikle “hak düşürücü” niteliktedir. Hak düşürücü sürede hakkın kanunda belirlenen sürede kullanılmaması durumunda o hakkın kaybına yol açar. Böylece vergi hukukunda mükellefler, yükümlülüklerini belirtilen sürelerde yerine getirmezlerse bazı yaptırımlarla karşılaşırlar.

Genel itibariyle vergi hukukunda süreler, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenmiştir. Nitekim 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 8.maddesine göre “Hilafına bir hüküm bulunmadıkça bu kanunda yazılı müddetlerin hesaplanmasında ve tebliğlerin yapılmasında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur.” denilmektedir.

  1. VERGİ HUKUKUNDA SÜRELERİN TASNİFİ

Vergi Hukukunda süreler, yaygın bir kabule göre 2 şekilde tasnif edilmektedir. Bunlardan ilki; hukuki nitelikleri açısından sınıflandırma diğeri ise, süreyi koyan organ açısından sınıflandırmadır.

Hukuki nitelikleri açısından sınıflandırma öngörülen süreye uyulmaması durumunda doğacak hukuki sonuçlar esas alınır. Bu sınıflandırma göre süreler; hak düşürücü süreler, vergi ödevlerine ilişkin süreler, düzenleyici süreler ve zaman aşımı süreleri biçimindedir.

Süreyi koyan organ açısından tasnif; yargısal süreler, idari süreler ve diğer süreler olmak üzere 3 şekilde sınıflandırmaktadır.

  1. Yargısal Süreler

Vergi Hukuku; bir tarafı devlet yani idare, diğer yanı mükellef olması nedeniyle bir kamu hukuku dalıdır. Bu nedenle, ülkemizdeki hukuk sistemi sınıflandırmasında İdare Hukukunun içerisinde yer almaktadır. İdare Hukuku ile ilgili yargısal süreç ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanununda düzenlemiştir. Yargısal süreler, yargının çabuk ve düzenli işlemesi için kabul edilmiştir.

  1. a) Vergi Mahkemesinde Dava Açma Süresi

2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 7.maddesine göre “Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

Bu süreler;

– İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,

– Vergi, resim ve harçlar ve benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda, tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci’ veya komisyon kararının idareye geldiği;tarihi izleyen günden başlar.

  1. b) Bölge İdare Mahkemesinde İtiraz ya da Danıştay’da Temyiz Süresi

b.1. Bölge İdare Mahkemesine İtiraz Süresi

2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 45.maddesine göre “İdare ve vergi mahkemelerinin verdikleri nihai kararlara karşı itiraz süresi, tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gündür. İtiraz, temyizin şekil ve usullerine tabidir. Bölge idare mahkemesinin kararları kesindir; temyiz yoluna başvurulamaz.”

b.2. Danıştay’da Temyiz Süresi

2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 46.maddesine göre “Danıştay Dava Daireleri ile İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararları, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştay’da temyiz edilebilir. Özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Danıştay dava daireleri ile İdare ve Vergi mahkemelerinin nihai kararlarına karşı tebliğ tarihini izleyen 30 gün içinde Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabilir.”

c)Yürütmenin Durdurulmasını İsteme Süresi

2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 27.maddesine göre “Danıştay veya İdari Mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idarî işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar; Danıştay Dava Dairelerince verilmişse konusuna göre İdarî veya Vergi Dava Daireleri Genel Kurullarına, bölge idare mahkemesi kararlarına karşı en yakın Bölge İdare Mahkemesine, İdare ve Vergi mahkemeleri ile tek hâkim tarafından verilen kararlara karşı Bölge İdare Mahkemesine, çalışmaya ara verme süresi içinde ise İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararlara en yakın nöbetçi mahkemeye veya kararı veren hâkimin katılmadığı nöbetçi mahkemeye kararın tebliğini izleyen günden itibaren 7 gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere itiraz edilebilir. İtiraz edilen merciler dosyanın kendisine gelişinden itibaren 7 gün içinde karar vermek zorundadır. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Yürütmenin durdurulması kararı verilen dava dosyaları öncelikle incelenir ve karara bağlanır.

  1. d) Karar Düzeltme (Tashihi) Karar Süresi

2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 54.maddesine göre “Danıştay Dava Daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Genel Kurullarının temyiz üzerine verdikleri kararlar ile Bölge İdare Mahkemelerinin itiraz üzerine verdikleri kararlar hakkında, bir defaya mahsus olmak üzere kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içinde taraflarca;

(a) Kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazların, kararda karşılanmamış olması,

(b) Bir kararda birbirine aykırı hükümler bulunması,

(c) Kararın usul ve kanuna aykırı bulunması,

(d) Hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekârlığın ortaya çıkmış olması,”

hallerinde kararın düzeltilmesi istenebilir.

  1. e) Yargılamanın Yenilenmesi Süresi

Yargılamanın yenilenmesi olağanüstü kanun yollarından biridir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 53. ve izleyen maddelerinde düzenlenmiş olup, “Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinden verilen kararlar hakkında aşağıda yazılı sebepler dolayısıyla yargılamanın yenilenmesi istenebilir.

(a) Zorlayıcı sebepler dolayısıyla veya lehine karar verilen tarafın eyleminden doğan bir sebeple elde edilemeyen bir belgenin kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması,

(b) Karara esas olarak alınan belgenin sahteliğine hükmedilmiş veya sahte olduğu mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar olunmuş veya sahtelik hakkındaki hüküm karardan evvel verilmiş olup da, yargılamanın yenilenmesini isteyen kimsenin karar zamanında bundan haberi bulunmamış olması,

(c) Karara esas olarak alınan bir ilâm hükmünün, kesinleşen bir mahkeme kararıyla bozularak ortadan kalkması,

(d) Bilirkişinin kasıtla gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun mahkeme kararıyla belirlenmesi,

(e) Lehine karar verilen tarafın, karara etkisi olan bir hile kullanmış olması,

(f) Vekil veya kanuni temsilci olmayan kimseler ile davanın görülüp karara bağlanmış bulunması,

(g) Çekinmeye mecbur olan başkan, üye veya hakimin katılmasıyla karar verilmiş olması,

(h) Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir kararın verilmesine neden olabilecek kanuni bir dayanak yokken, aynı mahkeme yahut başka bir mahkeme tarafından önceki ilâmın hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunması.

(ı) Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.

Yargılamanın yenilenmesi istekleri esas kararı vermiş olan mahkemece karara bağlanır.

Yargılamanın yenilenmesi süresi, (1) numaralı fıkranın (h) bendinde yazılı sebep için 10 yıl, (1) numaralı fıkranın (ı) bendinde yazılı sebep için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl ve diğer sebepler için 60 gündür. Bu süreler, dayanılan sebebin istemde bulunan yönünden gerçekleştiği tarihi izleyen günden başlatılarak hesaplanır.

  1. f) Ödeme Emrine Karşı Açılan Davalarda Süre

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 58.maddesine göre ödeme emrine karşı açılan davalar en geç 7 gün içinde Vergi Mahkemesinde karara bağlanır. Bu tip süre; uyarıcı (düzenleyici) süre olarak adlandırılmaktadır. (3)

  1. İdari Süreler

Vergi kanunlarında idari süreler, esas itibariyle Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenmiştir.

Bunlar;

  1. a) VUK md.30/3 Hükmü

Bu madde hükmüne göre; mükellef beyannamesinde vergi matrahına ilişkin bilgileri göstermemişse kendisine 15 günden az olmamak üzere süre verilir. Bu sürede mükelleften eksiği tamamlaması istenilir.

  1. b) VUK md.139 Hükmü

Bu madde hükmüne; vergi incelemesi yapılırken mükelleften defter ve belgelerini Daireye getirmesi istenebilir. Haklı bir mazeret öne süren mükelleflere, defter ve belgelerini getirmeleri için “uygun bir süre” verilir.

  1. c) VUK md.148 Hükmü

Bilgi verme yükümlülüğü kapsamında, vergi idaresi mükelleften veya mükellefle ilişkide bulunan diğer kişilerden yazılı veya sözlü bilgi isteyebilir. Sözle istenen bilgileri vermeyenlere keyfiyet yazı ile bildirilir ve kendilerine “uygun bir süre” verilir.

Yukarıda belirtilen idari sürelerdeki hükümlerde belirtilen “uygun bir süre”, VUK.’un 14/2.maddesi hükmü gereği 15 günden az olamayacaktır. (4)

  1. Diğer Süreler

Vergi kanunlarında yukarıda açıklanan yargısal ve idari sürelere ilave olarak bu süreler kapsamına girmeyen başka sürelere de yer verilmiştir.

Bunlar;

  1. a) İşe Başlama Süresi

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 168.maddesine göre vergi mükellefiyeti tesisini gerektirecek bir işe başlanması durumunda, Gerçek kişilerde işe başlama bildirimleri, işe başlama tarihinden itibaren 10 gün içinde kendilerince veya 1136 sayılı Avukatlık Kanununa göre ruhsat almış avukatlar veya 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış meslek mensuplarınca, şirketlerin kuruluş aşamasında işe başlama bildirimleri ise işe başlama tarihinden itibaren 10 gün içinde ticaret sicili memurluğunca ilgili vergi dairesine yapılır.

  1. b) İş Değişikliği ve İşi Bırakma Bildirim Süreleri

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 168.maddesine göre şirketlerin işe başlama bildirimleri dışında yapılacak bildirimler ile işi bırakma ve değişiklik bildirimleri, bildirilecek olayın vukuu tarihinden itibaren 1 ay içerisinde mükellef tarafından vergi dairesine yapılır.

Bina ve arazi değişikliklerinde bildirme; yeni inşaatta inşaatın bittiği ve kısmen kullanılmaya başlanılmışsa her kısmın kullanılmaya başlandığı ve diğer değişikliklerde (Müstesnalığın sukutu dahil) tadili gerektiren halin vuku tarihinden başlayarak 2 aydır.

  1. SÜRELERİN HESAPLANMASI

Vergi Hukukunda sürelerin hesaplanması, esas itibariyle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 18.maddesinde düzenlenmiştir.

Bu madde hükmüne göre;

– Süre gün olarak belli edilmişse başladığı gün hesaba katılmaz ve son günün tatil saatinde biter;

– Süre hafta veya ay olarak belli edilmişse başladığı güne son hafta veya ayda tekabül eden günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne tekabül eden bir gün yoksa süre o ayın son gününün tatil saatinde biter;

– Sonu belli bir gün ile tayin edilen sürelerde, süre o günün tatil saatinde biter;

– Resmi tatil günleri süreye dahildir. Şu kadar ki, sürenin son günü resmi tatile rastlarsa tatili takibeden ilk iş gününün tatil saatinde biter.

2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 8.maddesinde de süreler ile ilgili “genel esaslar”a yer verilmiştir.

Bu madde hükmüne göre;

– Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.

– Tatil günleri sürelere dahildir. Şu kadar ki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar.

– Bu kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına (1 Ağustos-5 Eylül) rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren 7 gün uzamış sayılır.

28/03/2007 tarih ve 26476 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5604 sayılı “Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun” ile mali tatil uygulaması, dünyada bir ilk olarak Türkiye’de uygulanmaya başlanmıştır. (7) Mali tatilin uygulamaya girmesi ile 1 Temmuz-20 Temmuz (20 Temmuz dahil)tarihleri arasında 5604 Sayılı Kanunda “Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirli sürelerde yapılması gereken muhasebe kayıt süreleri, bildirim süreleri ve vergiyle ilgili işlemlere ilişkin dava açma süreleri malî tatil süresince işlemez. Belirtilen süreler malî tatilin bitiminden itibaren tekrar işlemeye başlar.” denilerek Mali Tatil süresince işlemeyen süreler belirtilmiş olup, Mali Tatile denk gelen süreler, tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren 7 gün uzayacaktır.

III. VERGİ HUKUKUNDA SÜRELERİN UZAMASINI GEREKTİREN HALLER

Aşağıda belirtilen durumlarda vergi hukukundaki süreler uzamaktadır;

a)Mücbir Sebepler

Sürelerin işlemesine engel olan durumlardan ilki mücbir sebeplerdir. Mücbir sebepler, kişilerin önceden öngörebilmeleri imkân dahilinde olmayan ve bu nedenle önüne geçilmesi mümkün bulunmayan, dış etkiler sonucu meydana gelen olayları ifade eder.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 13.maddesinde mücbir sebep halleri belirtilmiştir.

Bu haller şunlardır;

Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk;

– Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler;

– Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler;

– Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması,

gibi hallerdir.

Bu hallerde vergi ödevlerinin yerine getirilmesi ile ilgili süreler, bu mücbir sebep hallerinin meydana geldiği kanıtlandığı takdirde sürelerin işlemesi durur ve mücbir sebep ortadan kalktıktan sonra süreler kaldığı yerden işlemeye devam eder. (V.U.K. md.15)

  1. b) Zor Durum Hali

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 17.maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre “Zor durumda bulunmaları hasebiyle vergi muamelelerine müteallik ödevleri süresi içinde yerine getiremeyecek olanlara, kanunî sürenin bir katını, kanunî sürenin bir aydan az olması halinde 1 ayı geçmemek üzere, Maliye Bakanlığınca münasip bir mühlet verilebilir.

Bu mühletin verilebilmesi için;

  1. Mühlet isteyen, sürenin bitmesinden önce yazı ile istemde bulunmalıdır.
  2. İstemde gösterilen mazeret, süre verecek makam tarafından kabule layık görülmelidir.
  3. Mühletin verilmesi halinde verginin alınması tehlikeye girmemelidir.

Maliye Bakanlığı mühlet verme yetkisini tamamen veya kısmen mahalline devredebileceği gibi bölgeler, iller, ilçeler veya sektörler ile iş kolları ya da mükellef grupları itibarıyla yazılı başvuru şartı aramaksızın da kullanabilir.

  1. c) Ölüm Halinde Sürelerin Uzaması

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 16.maddesine göre “Vergi kanunlarında hüküm bulunmayan hallerde ölüm dolayısıyla mirasçılara geçen ödevlerin yerine getirilmesinde bildirme ve beyanname verme sürelerine 3 ay eklenir.” Bu hüküm vergi hukukunda genel bir hüküm olup, özel kanunlarında ayrı süre öngörülmeyen durumlarda bu hüküm uygulanacaktır.

K.D.V. Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu gibi ayrı süre öngörülmeyen durumlarda bu 3 aylık süre uygulanacaktır. Bu 3 aylık süre Medeni Kanun’da öngörülen mirası reddetmeleriyle ilgili “bekleme süresi”nden kaynaklanmaktadır. Örneğin ölen bir kişinin ticari faaliyeti dolayısıyla ödenecek olan Nisan 2007 yılı K.D.V. beyannamesi, normal olarak takip eden ayın yani Mayıs ayının 24.günü akşamına kadar verilmesi gerekirken, Vergi Usul Kanunu’nda yer alan bu hüküm dolayısıyla 3 aylık süre eklenecek 24 Temmuz 2007 tarihine kadar verilebilecektir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nunda ölüm halinde sürelerin uzaması ile ilgili özel bir düzenleme yer almıştır. Hukuktaki genel kurala göre aynı hükmü düzenleyen genel kanunun yanında özel kanun varsa, özel kanun hükümleri uygulanacaktır. Bu nedenle 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 92/2.maddesine göre; ölüm halinde mükellefin ödevleri mirası reddetmemiş olan kanuni ve mansup (atanmış) mirasçılara geçer. Mirasçılar, ölenle ilgili Gelir Vergisi beyannamesini ölüm tarihinden itibaren 4 ay içinde vermek zorundadırlar.

Sürelerle ilgili mücbir sebep ve zor durum hali sürelerin işlemesine engel olurken; ölüm hali ise sürelerin uzamasına neden olabilmektedir.

  1. SONUÇ

Süreler, belirli olarak sınırlandırılmış ya da önceden saptanabilir nitelikteki zaman kesitleridir. Vergi hukukunda süreler; çok önemli nitelikte olup, bunların mükellefler tarafından iyi bilinmesi büyük önem arz etmektedir. Çünkü süreler hakların ve yetkilerin kazanılması, kullanılması ve kaybedilmesi yönünden büyük önem önem taşırlar. Vergi hukukunda gerek vergi alacaklısının yetkileri, gerek vergi mükellefleri ve vergi sorumlularının hakları ve yükümlülükleri ile ilgili çeşitli süreler yer almıştır. Bu sürelerin çoğu “hak düşürücü” niteliktedir. Bu sürelere uyulmaması hakkın kaybına (sakıt olmasına)ve vergi mükellefine ya da vergi sorumlusuna ceza uygulanmasına yol açacaktır.

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR

(1) BİLİCİ, Nurettin :Vergi Hukuku, Seçkin Yayıncılık,

(2) ÇAĞAN, Nami :Vergi Hukukunda Süreler, AÜHF, Yayınları No. 389), Ankara

(3) ÖNCEL, Mualla-ÇAĞAN, Nami-KUMRULU, Ahmet: Vergi Hukuku, Turhan Kitabevi, Gözden Geçirilmiş ve Yenilenmiş 6.Baskı,

Saygılarımla;

S.M.Mali Müşavir

Füsun PUSATÇI

 

Bİ REKLAM ARASI :) MBT Teknoloji